Başlık şaka gibi gelebilir, ama maalesef ciddi ciddi çocuklarınızı okutmayın diyorum. Tabiki mevcut sistemde ilk 4 yıl olan ilkokulu zaten örgün olarak okutmak zorundasınız. Sonraki 4 yıl orta okul ve ardından 4 yıl lise eğitimi ise örgün olmak zorunda değil. İşte eğitim sisteminin nefes almamıza imkan verecek en büyük açığı ya da artısı burası. Konu dahilinde üniversite eğitimini de düşünürsek kısaca üniversiteye kadar olan eğitimin zorunlu olan 12 yıllık kısmının ilk 4 yılı hariç gerisi açıktan veya farklı kurumlarda gerçekleştirilebiliyor.
Efendim nerden çıktı şimdi bu çocukları örgün okutmama yani açıktan okutma meselesi dediğinizi duyar gibiyim. Kısaca şöyle ifade edeyim. Eğitim sistemimiz maalesef resmen bir yıkım sistemi. Çocuklarımızı alıyor, eğitemeyip, öğretemeyip dahası pasif, üretken olmayan, verimsiz bireyler haline getirip bırakıyor. Kısaca eğitim sistemimiz koca bir hiç değil maalesef çocuklarımızı eriten, yok eden, geleceğimizi elimizden alan tam bir insan canavarı.
Durum bu kadar vahim ve korkunç bir noktada. Durumun vehametini ters bir yaklaşımla şöyle anlatalım. Bir insan herhangi bir konu hakkında odaklanarak ve gayretli bir şekilde iki sene boyunca uğraşırsa, çalışırsa, bilgi ve birikim elde ederse, uygulama yapıp tecrübe kazanırsa iki sene sonrasında Türkiye şartlarında kesinlikle aranan birisi olur ve mutlak surette çalıştığı alan üzerine bir kazanç imkanı da ortaya çıkar. Hele hele 4 yıl boyunca azimle, sabırla konu üzerinde çalışmaya üretmeye devam ederse harika bir uzman olur ve artık peşinde koşulan birisi haline gelir.
Peki 12 yıl ilköğretim ve en az 4 yıl da üniversite olmak üzere 16 yıl sonunda bizim öğrencilerimiz yukarıda yazdığım noktaya göre nerede oluyor. Hadi üniversiteyi saymayın, koskoca 12 yıl sonunda hangi çocuğumuz bir uzmanlık noktasına geliyor. Kaç tanesi bir konu hakkında etraflı bilgi sahibi olabiliyor, kaçı ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilecek altyapı ve özgüvende oluyor. Durum bu kadar vahim, korkunç ve tehlikeli.
Bir de bırakın yukarıda saydığım özellikleri, miskin, okumayı düşünmeyi sevmeyen, kolaycı, zevkine düşkün, eğlence tutkunu, aldığı yüksek notların dışında başarı tatmamış, gerçek hayattan ve hayatın zorluklarından uzak, fanus içinde yaşamaya alışmış, üretmek yerine tüketmeye odaklanmış saçma sapan bir nesil üretiyor eğitim sistemimiz. Hani bu kadar mı kötü durumdayız, evet maalesef büyük oranda durum bu. İstisnalar elbette var. Ailesinden ciddi bir karakter almış ve gayretli olanlar ve bir de ya öğretmeninin ya da özel okul vb. eğitim kurumunun kalitelisi ile eğitim görme şansını yakalayan azınlıkta bir kısım hariç berbat durumdayız dostlar.
İşte asıl iddiamı burada ortaya atıyorum. Böyle bir eğitim sistemine bir çocuk hiç bulaşmasa, bu eğitim sisteminden bir tane ders bile almayıp kendi halinde yaşasa inanın çok daha iyi noktada bir sonuç ortaya çıkar. Belki cahil olur belki de okuma yazması bile olmaz ama topluma vatana millete bir şey üretir, faydalı bir noktada bulunur. En azından okumuş ama beş para kıymeti olmayan binlerce insandan biri olmaz, hiç yoksa cahilliğini bilir, kabul eder, belki bu yüzden bir şeyler öğrenmeye daha istekli olur, fırsat bulunca da öğrenir.
Şimdi gelelim başlığımızdaki manifestoya. Evet, çocuklarınızı boşuna o-kut-ma-yın. İlkokulu bitirdi mi, alın hemen okuldan, verin bir ustaya veya bir sanatçının yanına, görsün anyayı konyayı. Evet çok zor ve ütopik gelebilir. Lütfen bu iyiliği çocuğunuza yapın ve geleceğini kurtarın. Bu süreçte de açıköğretimden ortaokulu okuyacak mecburen. Sadece 4 yıl bile bunu yapsanız o çocuğun dünyasında inanılmaz bir dönüşüm ve inkılap yapacaksınız emin olun. Çalışırken zorluklar, sıkıntılar karşısında çocuğunuzun beyni hiç olmadığı kadar çalışacak, üretecek ve gelişecek. Fiziksel olarak, motor-beyin fonksiyonları olarak inanılmaz şekilde ilerleme katedecek. Çünkü zorluk ve sıkıntı görecek, çünkü yorulacak ve ezilecek. Ama düşünmeyi üretmeyi işte bu sıkıntılar yüzünden mecburen öğrenecek. Beyni ona inanılmaz şeyler düşünmesine olanak verecek kadar verimli ve güçlü çalışacak. Çünkü insanı geliştiren ve harika sonuçlar çıkarmasına en çok katkı sunan şey sıkıntı ve zorluklardır.
Kendimden örnek vereyim, ben ilk ve orta öğretim dönemimde ailemin maddi imkanları kısıtlı olduğu için çoğu zorluğu göğüsleyerek okudum. Mesela biz ilk ve orta okul dönemimde İstanbul’un Küçükçekmece semtinde oturuyorduk ve 88-96 yılları arasında istanbulda doğalgaz olmadığı için kömür yakardık. O zaman şimdiki gibi torba kömürler yoktu ve koca koca kömür kayaları kamyonla evin önüne yıkılır, orada önce el arabası ile taşıyabileceğiniz kadar küçük parçalara ayırır, daha sonra kömürlüğe taşır, en sonda da her 2-3 günde bir daha da küçük parçalar şeklinde kırıp tenekelere doldurur ve 6. kata çıkarırdık. Ailenin en büyük çocuğu ben olduğum için son işlemin neredeyse tamamını ben yapardım. Ne bileyim o yıllarda sular hep kesilirdi ve mahalledeki çeşmeden bidonlarla eve su taşırdık. Bu zorluklar sırasında zihnim bu işleri kolayca yapabilmek için ne vinçler tasarladı, ne teknikler geliştirdi saysam bitiremem. Daha bunun gibi nice zorluk ve sıkıntı gördük geçirdik. Çok şükür iyiki de görmüşüz. Bugün sahip olduğum bir çok kabiliyet ve birikimimde bu zorlukların bana kattığı artılar şüphesiz tartışma götürmez seviyede.
Bir uzman Ted konuşmalarında günümüzün başarılı insanlarının zorluklarla büyüyen çocuklardan çıktığını örnekleriyle anlatmıştı.
Bu bağlamda özetle diyorum ki çocuklarınızı hayatının en az bir eğitim bölümü döneminde (orta okul en ideali) okuldan örgün eğitimden ayırın ve zorlu bir hayat eğitimine tabi tutun. Bakın nasıl gelişme kaydediyorlar, nasıl kıymet bilir hale geliyorlar. Bu sırada tabiki araştırma ve öğrenme becerilerini takip edin. Bırakın o başbelası “okuyorum ben” bahanesinden kurtulsun ve hayatı okusun, dünyayı ve canlıları, insan ve eşyayı okusun, anlamlandırsın. En önemlisi kendisini okusun. Daha sonraki eğitim bölümünde de tercihi kendisine bırakın. Hiç endişe etmeyin o zaten artık düşünen üreten biri olmuş, boş bir insan formundan çıkıp vatanına milletine faydalı olma yolunda mesafe katetmiş biri olmuştur artık. En kötü ne mi olur, eğer liseyi de açıktan okumayı tercih eder de tamamen çalışma konusunda ısrar ederse toplam 12 yılın sonunda insan gibi bir insan, çalışan, bir işte uzmanlaşmış, üreten başarılı, mutlu bir insan olur. Mevcut duruma kıyasla 16 sene üniversite dahil boş boş okuyup, en ufak düşünme, üretme, zorluklarla mücadele etme özelliği olmayan biri olacağına varsın böyle biri olsun bin kat daha iyi. Bilmem anlatabildim mi. Tabi tam tersi de çoğunlukla olacaktır. Bunca zorluk sonunda beyni ve ruhu gelişen bir öğrenci hiç merak etmeyin lise veya üniversite, hatta daha ötesi anlamında çok daha üretken ve başarılı bir öğrenci olmaya devam edecektir hiç şüphesiz.
Kısaca çocuklarınızı boşuna yani boş bir mantıkla yıllarca okutup heba etmeyin, anlamlı ve üretken bir mantıkla okutmak için ilkokuldan sonra hayatı okutun. Merak etmeyin hayat okulunu iyi okuyan bütün okulları en güzel şekilde okur. Hayırlı bir evlat olur çıkar. Sizce de bu sonuç mevcut eğitim sistemine göre büyük bir fark değil midir.
Not 1: okuyacak çocuğu bağlasanız durmaz, gider okur merak etmeyin.
Not 2: ilkokuldan sonra ortaokul için de zorunlu örgün eğitim geçerli imiş şu anda. Lakin bir vesile ile yukarıda yazdığım şeyleri yapabiliyorsunuz rahatlıkla, yeter ki araştırın ve kararlı olun.